Yıllar önce demiştim ki biz çocukken çocuk psikolojisi diye birşey yoktu güdümlü anne terlikleri vardı ve biz anne babalarımızın bir göz hareketinden ne demek istediklerini anlardık.
Sonra biz büyüdük, anne baba olduk ama bu arada çocuk psikolojisi diye birşey çıktı ve biz bu sefer de çocuklarımızın gözlerinin içine bakıp ne demek istediklerini anlamaya çalışıyoruz.
Son zamanlarda bir video dolaşıyor sosyal medyada
“Bu nesil hem ebeveynlerinden hem de evlatlarından alacaklı” diye.
“Çünkü anne babalarımız bizi ezdi biz çocuklarımızı ezmeyelim diye uğraşırken şimdi çocuklarımız tarafından eziliyoruz.” diyor
“Çünkü çocukken anne babalarımızı memnun etmeye uğraştık şimdi de çocuklarımızı memnun etmeye uğraşıyoruz.” diyor
Bunu yıllar önce çok derinden hissettiğimde kendim dahil bu nesile çok üzülmüştüm.
Alacaklı hissetmek rahatlatıyordu belki ama hayat da bir yandan akıp gidiyordu. Bu daha çok üzüyordu.
Belki psikoloji camiası bu fikre çok kızacak ama ben Freud’un çağındaki travmaların yetiştirdiği bir neslin sonuçları olduğumuzu düşünüyorum .
Bize öğretilen, “çocuğu yetiştirirken nelere dikkat etmemiz ve neler yapmamız gerektiği” bilgisi bizi daha da zor durumda bıraktı.
Hayatımda hiçbir şeyi sorgulamadan mutlak doğru kabul etmedim o videodaki kişi ile aynı düşünüyordum ta ki o videoyu izleyip kendi duygularımın bu şekilde ifade edildiğini duyana kadar.
İnandığım tek şey var: Denge
Psikolojide, beslenmede ilişkilerde ve hatta başarıda bile denge!
Keskin psikolojik önerileri, popüler diyetlerdeki katı kuralları ya da başında mutlaka veya asla olan tüm tavsiyeleri denge bozucu buluyorum
Çocuk yetiştirirken, annelerin duygularının hep pozitif olduğunu hep çok sabırlı olduğunu her durumu yönetebildiklerini (öyle olmasa bile) göstermek dengeyi bozan birşey bana göre.
İşten yeni geldiğinde apar topar sofra kurmaya çalışırken çocuk bir tencere yemeği devirdiğinde kulaklarımdan ateş çıkarken tamam evladım tabiki hepimiz hata yaparız olabilir deyip gülümsemeye çalışmak bana göre çok zor. (Tabi ki şiddete karşıyım ama bu kadar sakinlik gerçek değil samimiyetsizlik)
Çocuk böyle durumlarda diğer insanlardan da benzer bir tepki alacağını zannediyor ama gerçek hayat böyle değil. Küçük bir hatada başka biri ona kızdığında bu durum onun için çok daha yıkıcı oluyor.
Bu yüzden hata yaptığında kızılacağını bilmeli ve daha sonra bu durumu tamir etmek için çaba harcamayı da ilişkileri düzeltmeyi de aile içinde bizden öğrenmeli.
Ayrıca anneler de insan ve duyguları var.
Hatta bunca hormonun etkisi altındayken yönetmek daha da zor. Günümüzde hem çalışıp hem bir evi idare edip hem çocuk bakmak zorunda kalıyorlar.
Ama toplumun, devletin, eşlerin hatta kendimizin bile istediği;
hiç çocuğumuz yokmuş gibi çalışmak,
hiç işimiz yokmuş gibi çocuğumuzu yetiştirmek ve
hatta sanki üzerimizde hiç bu yükümlülükler yokmuş gibi evini çiçek gibi tutup, eşe dosta ilgi ve güleryüz göstermeye çalışmak oldu
Ben bir süperkahraman olmadığımı kabullenip ve zaten olmak istemediğimi de farkettiğimde herşeyi yarım yamalak bırakıp benden bukadar dediğimde rahatladım.
Şimdi de diyorum ki,
Alacaklı ve arada kalmış bir nesiliz ya
Çok hak veriyoruz ya o videolara
Buraya biz getirdik buradan çıkmak da bizim elimizde.
Çıkalım o kurban psikolojisinden.
Alacaklı olarak bekleyip kendine acıma!
Çocuklarına öğrettin ya hep; rahatsız olduğunda dile getir, konfor alnından çık, sen değerlisin, kendini sev, kendine şefkat göster, başkasının negatifini üstüne alma…
Şimdi sıra sende
Öğrettiklerini şimdi kendin uygula! Zor olacak ama çocuklarına karşı uygula!
Çünkü çocuklar seni örnek alacak.
O kurban treninden ne kadar erken kurtulursan o kadar iyi.
Sonuna kadar kendine acımak da bir seçim olabilir tabi.
Hayat seçimlerimizden ibaret.
Bu yazı bazılarına ters gelebilir, tepki alabilir belki ama amacım asla çocuklara kötü davranmak veya onların psikolojisini kötü etkilemek değil. Bu hayatın zor, acı ve acımasız yanları olduğunu da bizimle öğrenmelerini sağlamak.
Sadece onlara öğrettiklerimizi kendimizde uygulayalım, öğrettiklerimizi kendimiz de yaşayarak öğrenmelerini sağlayalım.
Bu daha samimi ve gerçek.
Dikkat etmemiz gereken en önemli şey ise;
Duygun ne olursa olsun herzaman yanında olacağına dair çocuğunun sana güven duymasını sağlamak,
Farklılıkları olup ayrıştığınız durumlarda bile seninle her daim bağ kurabileceğini bilmesini sağlamak,
Ve ait olduğu bir yuvasının olduğunu ve herzaman onu bağrına basacağını bilmesini sağlamak.
Sen gökyüzüsün olanlar hava durumu demiş Pema Chödrön.
Ben arttırıyorum ve ekliyorum sevgin de güneş..
Hava yağmurlu da olsa fırtına da çıksa gece bile olsa güneşin orada olduğunu çocuğunuz bilsin yeter.
